Seray Şahinler – İnsanlık tarihinde motifler derin anlam taşır. Mimari bir yapıda göze çarpan ya da yıllar sonra keşfedilen en ufak desen, ait olduğu binlerce yıllık kültürün kodlarını çözmeye yardım eder.
Sanatçı ve akademisyen Selçuk Artut, Hope Alkazar’da “IMMERSIVE XTOPIA” programı kapsamında hazırladığı “Sonsuza Uzanan Motifler: Yeniden Yorumlar”da geometrinin temeli olan kadim desenlerden esinle geçmişin “geometri sanatı” ile günümüzün “medya sanatı” arasında kaybolan bağlantıları görünür kılarak bir deneyim alanı açıyor. Ve kültürler arasındaki silinmiş yapıları hatırlatıyor.
Sanatçı Özbekistan ziyaretinde, El Hamra Sarayı’nda, Konya ve Beyşehir gezilerinde gördüğü motifleri kendi oluşturduğu kodlarla yeninden yorumlamış. Performans bu yönüyle dijital ve kültürel kodların bir buluşması. Hope Alkazar’ın deneyim alanına yansıyan geometrik motifler güçlü kültürel referanslara sahip. Özellikle Anadolu Selçuklu yıldızlarının zenginliği günümüz teknolojisiyle estetik gücünü başka bir evrene taşıyor. Sergiyi ziyaret edenler Artut’un hazırladığı içerikler arasından seçim yaparak geometrik desenleri ve renk ayarlarını değiştirip kendi geometrik desenlerini çizerek çizdikleri motifleri eş zamanlı olarak eser içerisinde görebiliyor.
Artut, “Tarihe olan bakış hegamonyalar tarafında manipülatif olabiliyor. Sonuçta Bağdat dediğimiz şehir iki milyonun insanın yaşadığı çok önemli bir kütüphaneye sahip bir yerdi. Geldiği nokta ortada. Biraz bu kurgulanmış tarihi deşmeye, ön yargılardan bağımsız hâle getirmeye çalışıyorum. Kimimiz için bunlar hep öteki. Ama biz çok şanslı bir coğrafyadayız. Bunlar bizi ve kültürümüzü var eden değerler” diyor.
Medeniyete bir adım
Artut, yeni medya tanımına karşı olduğunu da söylüyor ve ekliyor: “Eğer gelenekten beslenmiyorsanız üzerine bir taş koyacak söyleminiz olmuyor ve her şey uçucu oluyor. Günümüzde üretilen eserlerin de o an için uçucu olduğunu düşünüyorum. Bu bir tercih meselesi. Benim naçizane çabam geleceğe kalıcı bir şey bırakmak. Beraber kurduğumuz medeniyeti bir adım öteye götürebilmek. Ama o adımın ötesi herhangi maddesel bir hırs değil, entelektüel bir haz. Bunu yaparken de kültürel sermayeye dönüp bakmanız lazım. Geleneksel olarak bu eserleri üreten insanlarla da konuşuyorum ve bir noktada buluşabiliyoruz. Herkesle buluşabilecek bir zemin yaratmak mümkün. Umarım burası da böyle bir şeye hizmet eder. Teknolojik bir sarmalın içindeyiz. Ben sanatın dijitalleşmesinden öte dijitalin sanatsallaştığına inanıyorum. Günümüzde sanat üretiminde gelinen nokta geçmişten farklı bir yerde değil, bugün araçlar biraz değişik. Araçları yerinde kullanabilmek ise enetelektüel sermaye istiyor.”