ADANA’da aralarında KESK, DİSK, Adana Barosu, TMMOB ve Adana Tabip Odası’nın da aralarında bulunduğu sivil toplum kuruluşları ortak açıklama yaptı. Açıklamada, ” Türkiye’de 10 milyon civarında olan yapı stokunun 6-7 milyon civarındaki kısmı riskli yapı statüsündedir. Bu risk ortadan kaldırılmadığı veya azaltılmadığı sürece ülkemiz, büyük yıkımlarla defalarca yüzleşebileceği gibi, depremler sonrası müdahalelerde de yetersiz kalmaya mahkum olacaktır” denildi.
Atatürk Parkı’nda bir araya gelen aralarında KESK, DİSK, Adana Barosu, TMMOB ve Adana Tabip Odası’nın da aralarında olduğu sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, ortak açıklama yaptı. Grup adına açıklamayı okuyan Adana Tabip Odası Başkanı Ahmet Suntur, “Yaşanan bu depremlerle, depreme hazırlıksız olduğumuz bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır. Defalarca söylediğimiz gibi doğa olayı olan depremi afete çeviren dayanıksız yapılardır. TBMM’nin İzmir depremi sonrası kurduğu Araştırma Komisyonunun Temmuz 2021 tarihli raporuna göre, Türkiye’de 10 milyon civarında olan yapı stokunun 6-7 milyon civarındaki kısmı riskli yapı statüsündedir. Bu risk ortadan kaldırılmadığı veya azaltılmadığı sürece ülkemiz, büyük yıkımlarla defalarca yüzleşebileceği gibi, depremler sonrası müdahalelerde de yetersiz kalmaya mahkum olacaktır” dedi.
‘HASTA YÜKÜ ÇOK FAZLA’
Suntur, resmi rakamlara göre 51 binin üzerinde insanın yaşamını yitirdiği depremde, yaralıların sayısının ise yüz binlerin üzerinde olduğunu kaydederken, “Depremin ilk anından başlayarak Adana hem kendi yaralarını sarmış hem de depremin daha ağır vurduğu özellikle Hatay ve Kahramanmaraş’ın hasta yükünü de çekmiştir. O bölgelerde hastanelerin yıkılması ile hastalar gerek kendi çabalarıyla gerekse başka araçlarla Adana hastanelerine taşınmıştır. İlk andan başlayarak sağlam havaalanı olması nedeniyle tüm destek ve yardımlar Adana üzerinden olmuştur. Adana Tabip Odası Türk Tabipleri Birliği tarafından lojistik merkez ilan edilmiş ve tüm koordinasyon buradan yürütülmüştür. TTB, sahada yürüttüğü çalışmaların yanı sıra eksik bulduğu noktalarla ilgili raporlama çalışması da sürdürmüştür. Adana’da pandemide biriken hasta yükü depremle daha artmış ve insanüstü çabalar ile hekim ve sağlık emekçileri çalışmıştır. Şehirde, gelinen noktada hala hasta yükü çok fazladır, yoğun bakımlarda ise bu sıkıntılar devam etmektedir” diye konuştu.
‘ETKİLİ STRATEJİLER GELİŞTİRİLMELİ’
Ekosistemin denge unsuru olan ve yaşam hakkı bulunan hayvanların afet durumlarında korunması ve kurtarılmasının önemli olduğunu ifade eden Suntur, “Bununla birlikte kaos içinde unutulan hayvanlara yönelik afet öncesi planlamalarda onların güvenliği göz önünde bulundurulmalı ve hayvanların tahliyesi ve barınması için etkili stratejiler geliştirmelidir. Bölgede, depremden etkilenen hayvanlar için yürütülen arama kurtarma, tedavi, bakım, barınma gibi konularda çalışmaların yetersiz kaldığı görülmüştür. Bunun yanı sıra ne acı ki arama-kurtarma çalışmasına katılan köpeklerin de enkaz altında kalarak yaşamlarını yitirdiklerine tanık olduk. Türkiye’de 2004’te yayımlanan ‘Hayvanları Koruma Kanunu’na bakıldığında, afetlerde hayvanların göreceği zarara yönelik özellikle ‘afet’ teriminin geçtiği bir bölüm bulunmamaktadır. Afetler sonucunda ortaya çıkacak hayvan kayıplarını önleme ve olası zararları azaltmaya yönelik çalışmaların mutlaka yapılması gerekmektedir. Ayrıca yapılacak olan çalışmalar yasal düzenlemelerle desteklenmeli ve dünya çapında oluşturulması hedeflenen hayvan sağlığı ve refahı koruma altına alınmalıdır. Afet öncesi, afet sırası ve afet sonrasında yapılması gerekenlere yönelik afet yönetimi planları hazırlanmalı, bu planlar hazırlanırken veterinerlik hizmetlerinden yararlanılmalı, kamu, sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve toplumun katılımı sağlanmalıdır” ifadelerini kullandı.
Suntur, deprem sonrası hukuki sürece ilişkin de soruşturmaların etkin bir şekilde sürdürülmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.